29 Mayıs 2014 Perşembe

Bir Düş Esiri

Varlığın Josephine,
Zihnimde yas tutan meleklere bir ceza gibi…
‘- Hissediyorum…’
Huzurunda ‘aşk’ dilerken şimdi;
Öylece bakmak…
‘- Sessizliğe gömülü bir ruh…’
Susmak,
Gerçek olan hislere susamak…
‘- Daha ne kadar katlanabilirdim ki?’
Bir ‘an’ için, inanmak…
‘- Cehennem gibi…’
Ve tüm o aşk senfonisinin,
Bir damla gözyaşı ile son bulması…
‘- Oysa…’
Tanrı’nın acımasızlığı mıydı bu?
‘- Tanrı,
Bahşetmedi mi beni huzuruna?’
Bir ışıksız cenneti dileyemezdi elbet.
‘- Cennet, saklı değil miydi göz bebeklerinde?’
Hatırlıyorum da,
Ne de güzel severdim seni.
‘- Şimdi, tek hissettiğim…’
Yokluğun…
‘- Yaşadığım…’
Acı.
‘- Acı.’

Ebru Yenicevardarlı Ağırcan

Yas

"- Ve usulca perde çekilirken göğe,
Fısıldayışlar arasından bir çığlık,
Sükût-u hayal ile sarsılmış bir ruhun
Yerle bir oluş ağıtı...
Tanrı'nın gözlerinden düşen bir melek,
Bir meleğin gözlerinden düşen bir umut
Ve umut ederek unutulan bir ışıksızın dirilişi gibi...
Dudaklarında inkâr var !
En sert notalara basarak isyanı evrene taşıyan bir piyanist misali haykırırken onlara
Sessizce dinlerlerdi.
Zamanında köleliği doğru sayan bir toplum
O ânda da sessizce dilendirilmedi mi?
"- Konuşun, bağırın, fısıldamayın, sessiz kalmayın.
Özgürlük bu." dedi.
Korku ile kavrulan ruhlar,
Bir bir düştü tutsak olduğu yollara...
"- Yasalar, kuramlar, kurallar, doğrular."
Barış getirdiği savunulan,
Savaş doğuran tüm bu yanılgılar.
Çöküşe bir adım kala,
Ardına bakmak...
Toprak, avuçlarından çekilirken
Toprağa sığınmak gibi...

"- Ve yeniden var olman için
Bir meleğin seni dilemesi..."

- İmkansızdı.

Var olan tek gerçek ihanet olduğunda,
Maskelere bürünürdü saf ve temiz olan...

Evrenin bir yasası değildi bu,
Yasıydı.

Ebru Yenicevardarlı Ağırcan

Lâl

  Bağırmak istiyorum, bir şeyleri dağıtmak, günlerce sövmek, hiç durmadan ağlamak istiyorum. Tüm iliklerime kadar titrerken artık kızgınlığı...